Kahramanmaraş merkezli yaşanan “çifte” depremlerin yaralarının sarılma çalışmaları sürüyor.
Kayıtlara geçen can kayıpları 35 bini geçerken enkaz yığınlarının altındakilerin çıkarılmasıyla bu sayının katlanacağından ifade ediliyor.
Deprem kuşağında olduğu bilinen Türkiye’de, yapı stokunun mezara dönüşme hali karşısında duygular tarifsiz. Üzüntü ve öfke bir arada yaşanıyor.
Uzmanlara göre Türkiye’yi felakete sürükleyen sistemin yapı taşlarını; denetimsizlik, imar afları ve rant hırsı oluşturuyor.
Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de konut stokunun yetersizliğini defalarca vurguladıklarını, aralarında bakanlıkların da bulunduğu pek çok konferans ve çalışmada bu riskin gündeme geldiğini, yapılması gerekenlerin tek tek kaydedildiğini ancak uygulamaya dökülmediği ifade ediliyor.
2003 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) dört üniversiteye yaptırdığı “İstanbul Deprem Master Planı”, 2004’te dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın “Birinci Deprem Şurası”, 2009’da yine aynı bakanlığın “Kentleşme Şurası” gibi etkinliklerinde doğru bilgilerin paylaşıldığı ancak uygulamada eksik kalındığı vurgulanıyor.
Erdoğan: Yıkılan binaların yüzde 98’i 1999 öncesinde yapıldı
İnşaat mühendislerine göre depremdeki hasar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nitelediği şekilde “kader planının bir parçası” değil.
Bilakis uzmanlar, depremin olacağı bilinen bir durumken hazırlıksız olunmasının can kayıplarına neden olduğu görüşünde.
Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası sarfettiği “Yıkılan binaların yüzde 98’i 1999 öncesinde yapıldı” şeklindeki sözlerine eleştiriler yükseliyor.
“Binaların yüzde 51’i 2001 sonrasında inşa edilmiş”
Ortaya çıkan uydu görüntülerine göre Kahramanmaraş’ın batısında yer alan binaların büyük kısmının 2004’ten sonra inşa edildiği ileri sürüldü.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre de depremin etkilediği 10 kentin 7’sinde (Şanlıurfa, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Adıyaman, Kilis, Gaziantep, Hatay) hane halkının en az yarısının 2001 ve sonrasında inşa edilen binalarda yaşıyor.
“Böyle bir ifadeyi nereden tutarsanız tutun yanlıştır”
Independent Türkçe’nin görüş aldığı eski İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı ve Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Gökçe de Erdoğan’ın sözlerine itiraz ediyor.
Gökçe’ye göre deprem bölgesinde yıkılan binaların yüzde 98’inin 1999 öncesinde yapıldığı mantıklı değil. Zaten belediyelerin verileriyle gerçek ortaya çıkacak.
“Yapıların güçlendirilmesi veya yeniden yapılması gerektiğini defalarca söyledik”
Ancak oran bu şekilde olsaydı dahi, Erdoğan’ın açıklamasını doğru bulmadığının altını çizen Gökçe, “Böyle bir ifadeyi nereden tutarsanız tutun yanlıştır” yorumunu yaptı.
“Varsayalım yapıların çoğu 99 öncesinde inşa edilmiş olsun. Peki ne fark eder” diye soran Gökçe, “99 depremiyle birlikte yapıların deprem güvenliklerinin olmadığı zaten görüldü. Yapıların güçlendirilmesi veya yeniden yapılması gerektiğini defalarca söyledik. Devletin kendisi, bakanlıklar oradaydı, İstanbul Master Deprem Planı hazırlandı” diye konuştu.
Depremin büyüklüğü öne çıkarılarak kayıpların “normalmiş” gibi gösterilmesine de tepki gösteren Gökçe, yönetmeliğe uyulsaydı binaların 7.8 büyüklüğündeki bir depremde bile çökmeyeceğini, en fazla çatlak meydana geleceğini ancak bunun da can kaybına neden olmayacağını savundu.
“Bir yerde fay varsa deprem vardır”
2009’da Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın 2012’de “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı” gibi pek çok çalışma yaptığını, mevcut yapı envanterin çıkarılması, güçlendirilip depreme hazırlıklı hale getirilmesi gerektiğine dair çalışma yapıldığını ancak bunun gereğinin yapılmadığını hatırlatan Gökçe, “Biz meslek insanları için var olan riski gidermek esastır. Var olan yapılardır. Bir yerde fay varsa deprem vardır. Var olan riski gidermek için konut stokunu güçlendirmek, gerekirse eskileri yıkıp yerlerine güvenli yenilerini yapmak lazım. Güvensiz yapı stokuna, yeni problemli ve güvensiz yapı ilave ederek riski artırmış olursunuz” değerlendirmesinde bulundu.
“İktidarın ‘yap da nasıl yaparsan yap’ anlayışı bu hale getirdi”
Cemal Gökçe’ye göre AK Parti iktidarı sınıfta kaldı. 20 yıllık süreçte binalar depreme dayanıklı hale getirilmedi. Yönetmelikler uygunlanmadı. Gelirlerin gerektiği gibi harcanmayıp “gereksiz büyüklük” anlayışıyla inşa edilen köprü, yol ve havaalanları gibi yapılara harcanması, faciayla sonuçlandı.
Kahramanmaraş depremleri sonrasındaki acı tablonun göz göre göre geldiğini savunan Gökçe, “20 yıldır yönetimdesiniz, çok şanslıydınız çünkü her şey biliniyordu ve siz, Türkiye ekonomisini inşaata oturttunuz. Öncelikle riskli bölgelerin tespitini yapıp güvenli hale getirmeniz gerekirdi. İkincisi yeni yapıların deprem güvenlikli yapılmasını sağlamalıydınız ama yapmadınız!” şeklinde konuştu.
“Depremdeki hasar, kader planının bir parçası değil” diyen Gökçe, şunları kaydetti:
Yaşananlar bilimselliğe ve olması gereken mühendislik çalışmalarına uymamanın sonucu. İktidarın ‘yap da nasıl yaparsan yap’ anlayışı nedeniyle bugünlerin yaşandık. Çağdaş ölçülere uygun planlama yoksa, inşaat yapım sürecinde meslek insanları ve meslek odaları dışlanmışsa yani işi yapan müteahhitler işi yapan en temel özne olarak ortaya çıkmışsa, o zaman deprem mi suçlu? Bir devletin, halkının can ve mal güvenliğini öncelikli olarak sağlamak görevidir. Depremin olacağı öngörülen bir şey. Bunu devletin yönetim kademelerindeki herkes biliyordu. Yöneticilerin tedbir alıp güvensiz yapıları güvenli hale getirmesi, yeni yapıları da bu şekilde inşa etmesi gerekirdi. Devletin görevi bu, ben mi yapacağım?”
“Olası İstanbul depreminde 500 bin civarında daire riskli”
1999 Marmara depreminin İstanbul’dan 110-120 kilometre uzakta gerçekleşmesine rağmen buradaki yapıların yüzde 6’sının ağır hasar gördüğünü, yüzde 7’sinin yerle bir olduğunu, yüzde 12’sinin ise orta derecede hasar alarak kullanılamaz hale geldiğini hatırlatan Gökçem, İstanbul merkezli bir depremin mevcut yapı stokuyla faciaya neden olacağı uyarısını yaptı.
İstanbul’daki yapı stokunun yüzde 25’inin deprem sonrası kullanılamaz hale geleceğini dile getiren Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Gökçe, “50 bin yapı problemli. 10 daireyle çarparsak 500 bin daire yapar. Olası İstanbul depreminde 500 bin civarında daire riskli” diyerek sözlerini tamamladı.