Saadet Partisi İzmir İl Başkanlığı, Filistin’e yönelik saldırıları nedeniyle aralarında İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog ve İsrail Başkanı Benjamin Netenyahu’nun da olduğu 12 İsrailli yetkili ve sosyal medya hesapları üzerinden İsrail adına savaşa gönüllü katıldığını iddia eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hakkında suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusunda, “Gazze sınırları içerisinde ve dışında Filistinli masum insanların, çocukların ve kadınların insanlık dışı saldırılar, bombalamalar ve uluslararası hukuka aykırı tam abluka ile ölümlerine neden olan, Gazze Şehri başta olmak üzere Filistin halkına yönelik soykırım suçu işleyen, insan haklarını tüm dünyanın gözü önünde çiğneyerek Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü kapsamında insanlığa karşı suçları, savaş suçları ve saldırı suçlarını işleyen şüpheliler hakkında gerekli tahkikatın ve işlemlerin yapılarak dava açılması ve cezalandırılmalarını talep ediyoruz” ifadesi yer aldı. Şüphelilerin soykırım, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, konut dokunulmazlığının ihlali, hırsızlık, savaş ve saldırı suçları gibi suçlardan cezalandırılması istendi.
Suç duyurusu öncesi Bayraklı Adliyesi’nde buluşan Saadet Partililer, “Bebek katilleri yargılanacak” pankartı açarken; “Bebek katili İsrail”, “Soykırıma engel ol”, “Gazze’de 45 bin bina tamemen yıkıldı” dövizlerini taşıdı.
“GAZZE TOPLU MEZARA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”
Basın açıklamasını okuyan Saadet Partisi İzmir İl Başkanı Mustafa Erduran, şunları ifade etti:
“TEKRAR SÖYLÜYORUZ; BU ATEŞ HERKESİ YAKAR”
7 Ekim günü, Filistinli direnişçilerin meşru müdafaa hakkını kullanmaya başlamasından sonra, terör rejimi İsrail, dünya çapında büyük bir algı operasyonuna başladı. Filistinlileri terörist, kendilerini ise mazlum göstermeye çalışarak, alçakça bir manipülasyona giriştiler. Sözde aydınlar, sözde akademisyenler, en büyük medya grupları, global şirketler bu sahtekârlığa destek verdi. Savaşın bile bir hukuku olmasına rağmen İsrail ne kural tanıyor, ne de hukuk… Haddi aşmada dur durak bilmeyen şeytan İsrail, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 4 bin 710’u çocuk ve 3 bin 160’ı kadın olmak üzere 11 bin 500 kardeşimizi şehit etti. ‘Bu kadar da alçalmazlar’ zannıyla hastane bahçesine sığınan binlerce masum insanı füzeyle katletti. Gazze tam bir açık hava hapishanesine dönmüş durumda. Ne dışarıdan Gazze’ye girilmesine izin var, ne de Gazzelilerin dışarıya çıkmasına. Bu katliamlara karşı 11 Ekim’de Riyad’da olağanüstü toplanan sözde İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin liderleri; İsrail’le bütün ilişkilerin askıya alınması, petrol ambargosu kozunun kullanılması ve İsrail uçaklarına hava sahasının yasaklanması gibi caydırıcı kararlar almak yerine her zaman olduğu gibi dilek ve temennilerden oluşan bildiri yayınlamaktan başka bir şey yapmadılar. Nasıl olur da bu kadar lider bir araya gelip, sadece kınayıp, sadece bildiri yayınlayıp dağılır? Onlarca uçakla, yüzlerce araçla, binlerce kişiyle gittiğiniz Riyad’dan Gazzeli çocukların yüzünü güldürecek tek bir sonuç çıktı mı? ‘Çıkarlarınızı ve iktidarınızı korumak istiyorsanız; sessiz kalın!’ diyen Netanyahu’dan bu kadar mı korkuyorsunuz! Adıyaman’da Gazze için düzenlenen kermese katılan 80 yaşındaki depremzede Hatice Saygı’nın, Kürtçe; ‘Ey İsrail anlamıyor musun? Sen devlet değilsin. Eğer sen devlet olsaydın çocuklarla, kadınlarla, yaşlılarla savaşmazdın. Sen örgütsün. Sen çetesin! Biz varımızı yoğumuzu Filistin’e yollayacağız’ diyerek, cebindekileri son kuruşuna kadar verişi; sizin yayınladığınız o bildiriden çok daha etkili ve kıymetlidir. O bildiriyi yayınlamak yerine, Adıyamanlı Hatice Saygı’nın bu konuşmasını dünya kamuoyuna izletip, bu cümlelerin altına imza atsaydınız; emin olun çok daha büyük bir iş yapmış olurdunuz. Bakın tekrar söylüyoruz, bu ateş herkesi yakar. Mazlumların âhı, zalimleri ve sessiz kalarak bu zulme ortak olan herkesi muhakkak yakalar, perişan eder.
“LİMANLARIMIZDAN HER GÜN İSRAİL’E TİCARET SEVKİYATI YAPILIYOR”
Biz size defalarca; ‘ABD ve İngiltere bölgeye savaş gemilerini gönderirken; siz niye göndermiyorsunuz’ diye sorduk. Meğer siz de gemilerinizi gönderiyormuşsunuz. Fakat Filistin’e değil İsrail’e! Ama savaş gemilerini değil ticaret gemilerini! Limanlarımızdan her gün gemilerle İsrail’e sevkiyat yapılmaya devam ediliyor. Barut ve çelik gibi silah yapımında kullanılacak malzemeler dâhil, akaryakıt ve gıda, ne ararsanız var! Öyle ki İsrail’e ihracatta Türkiye 3. sırada yer alıyor. Vatandaş boykot ederken, bunlar ticaret hacimlerini katlamaya devam ediyor. Sayın Erdoğan’ın defalarca kez ‘kırmızı çizgimizdir’ dediği Filistin konusundaki duruşu işte budur! Büyük İsrail Planı dâhilinde etrafımız adım adım kuşatılırken nasıl bu kadar duyarsız kalınıyor, hakikaten anlamakta zorlanıyoruz. Her gün onlarca bebeği ve çocuğu katledenleri sadece kınamak, sizin vicdanlarınızı nasıl teskin ediyor; aklımız, havsalamız almıyor.Yapabileceğiniz onlarca şey varken; hamasi nutuklar atmakla, yavan bildiriler yayınlamakla nasıl yetiniyorsunuz; pes doğrusu!
“GAZZE NE KADAR GÜVENDEYSE ANKARA DA O KADAR GÜVENDEDİR”
Ama herkes bilsin ki; bize düşen ne varsa yapmaya devam edeceğiz. Tekrar ifade ediyoruz, herkes duysun ki; Kudüs’ün doğusu da batısı da Filistinlilerindir. Altını çizerek bir kere daha ifade ediyoruz, herkes artık anlasın ki; Gazze ne kadar güvende ise Ankara da işte ancak o kadar güvendedir! Dünya tarihinin en alçak soykırımına girişen; hastane bombalayan, çocuk katleden İsrail’in ve onun hamisi Amerika’nın elde edebileceği tek şey var: O da yenilmek ve tüm zulümleriyle beraber yeryüzünden silinmektir. Bugün bizler burada, sadece elimizden geleni ortaya koyabiliyoruz. İktidarın icra gücü bizim elimizde olmadığı için adliyeye, hukuka başvuruyoruz. Ancak, günü gelecek, İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki, o gün nihayet mazlumların yüzü gülecek ve bir gün inşallah özgür Filistin’de buluşacağız”