İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, İzmir’deki yapı stokunun alan bazında yüzde 40’ının gecekondu, kaçak ve ruhsatsız yapılardan oluştuğunu belirterek, bu durumun deprem riski açısından ciddi tehlikeler barındırdığını vurguladı. İz Gazete’ye yaptığı açıklamada Ayatar, bu yapıların mühendislik hizmeti almadan ve planlara aykırı şekilde inşa edildiğine dikkat çekti.
İzmir’de deprem riski büyüyor
Gecekonduların deprem güvenliği bakımından risk yarattığını belirten Ayatar, “Gecekondu olarak adlandırılan yapılar, mühendislik hizmeti almamış ve planlara uygun olarak inşa edilmemiş yapılardır. Deprem güvenliği açısından büyük riskleri barındıran bu yapılar, aynı zamanda altyapı ve ulaşım hizmetlerine de erişimde sorunlar yaratıyor. Bu nedenle, İzmir’de bina bazında değil, daha kapsamlı bir kentsel iyileştirme sürecine ihtiyaç var. İzmir’deki yapıların yaklaşık alan bazinda yüzde 40’ı gecekondu, kaçak ve ruhsatsız yapılardan oluşuyor, bu da kent için oldukça endişe verici bir oran,” dedi.
Yaşam kalitesi ve güvenlik
Ayatar, kentsel dönüşüm ve iyileştirme çalışmalarının, sadece yapıları değil, aynı zamanda bölgedeki vatandaşların yaşam kalitesini arttırmayı hedeflemek ve oraya yaşayan vatandaşlarımızın kültürel yapısını da göz önünde bulundurarak, bütüncül bir şekilde ele alınması gerektiğini ifade etti.
Ayatar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yönetmeliklere uygun olarak tasarlanan ve doğru bir şekilde uygulanan yapılar, deprem güvenliği açısından yeterli kabul edilir. Ancak, gecekondu olarak adlandırılan yapılar, bu planlama ve uygulamaların dışında, mühendislik hizmeti almadan inşa edilmiştir. Bu yapılar, deprem güvenliği açısından büyük risk taşımakla kalmaz, aynı zamanda altyapı ve ulaşım hizmetlerine erişimde de ciddi sorunlar yaratır. Altyapı ve ulaşım hizmetlerinin yetersiz olması, bu bölgelerdeki yaşam konforunu düşürmekte ve insan onuruna yakışır bir yaşam standardı sunamamaktadır.
Bu durum, İzmir’in planlanan nüfus yoğunluğunu ve yerleşim düzenini bozmakta, dolayısıyla bu yapıların dönüşümü kaçınılmaz hale gelmektedir. Ancak burada yalnızca bina bazında bir dönüşümden söz etmiyoruz; daha kapsamlı ve iddialı bir kentsel iyileştirme sürecine ihtiyaç var. Bu sürecin, bölgedeki vatandaşların isteklerini, yaşam biçimlerini ve kültürlerini de dikkate alarak bütüncül bir yaklaşımla planlanması gerekiyor. İzmir’deki yapı stokunun yüzde 40’ının gecekondu, kaçak ve ruhsatsız yapılardan oluşması, kent için oldukça endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Bu nedenle, özellikle seçim dönemlerinde sıkça gündeme gelen ve bu sorunu büyüten imar afları da kesinlikle gündemimize almamamız gerekiyor”.