Cumhurbaşkanlığı seçimi için gözler ikinci tura çevrilirken 28 Mayıs’ta seçmenini daha fazla sandığa götürmeyi başaran tarafın kazanma şansının daha yüksek olması bekleniyor.
14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda hiçbir aday yüzde 50 artı 1 oya ulaşamamış ve seçim ikinci tura kalmıştı.
İlk turda Cumhur İttifakı adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 27 milyon 133 bin 837, Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise 24 milyon 594 bin 932 oy almıştı. ATA İttifakı adayı Sinan Oğan ise 2 milyon 831 bin 208 oy topladı.
İkinci tura kalan Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında 2 milyon 538 bin 905 oy farkı bulunuyor.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu ikinci tur için kampanyalarını başlattı. İkisinin de ilk turdan bazı açılardan daha farklı bir kampanyaya yöneldiği, Kılıçdaroğlu’nda ise bu farkın daha büyük olduğu gözleniyor.
Kılıçdaroğlu dün yaptığı basın açıklamasında “Türkiye için Karar Ver” sloganını kullanarak ilk turda sandığa gitmeyen ya da şu anda küskün olan seçmenlere yönelik olarak “Vatanını seven sandığa gelsin” ifadesini kullandı.
Siyasi analist ve uzmanlara göre Erdoğan’ın oylarının daha yüksek olmasının onun için bir avantaj olması bir yanda tutulduğunda, ikinci turda hangi taraf daha çok seçmenini sandığa gitmeye ikna edebilirse şansı daha yüksek olacak.
İlk turdaki hatalara karşılık ne yapılacak?
Peki Millet İttifakı’nın ilk turun kampanya sürecinde ve öncesinde altılı masa çalışmaları sırasında yaptığı belli başlı bazı hatalar neler oldu ve buna karşılık nasıl bir yol takip edilecek?
Kılıçdaroğlu’nun dünkü basın toplantısında kullandığı dilin sertleştiği gözlemlenmişti. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı seçim sürecinde iftira kampanyalarına başvurmakla suçlayarak “Ben karşımda daha mert ve daha yürekli bir aday görmek isterdim… Milletimizi çaresizlik içinde iftira ve karalama kampanyası ile aldatmaya çalışanlar amaçlarına ulaşamadı” demişti.
Şimdi ilk turdaki pozitif kampanya bir taraftan alt metinde sürdürülürken Cumhur İttifakı’nın 21 yıl gibi uzun bir iktidar döneminde farklı kesimlerle yaptığı işbirlikleri ve bunlar sonucu ortaya çıkan krizler veya hatalar üst perdeden daha çok dillendirilecek.
İlk tur öncesinde AKP’nin güçlü olduğu savunma sanayi, terörle mücadele ve siyasal kimlik tartışmaları gibi alanlara girmenin hatalı olduğu kabul edilerek bundan sonra AKP’nin yumuşak karnı olan geçmiş dönemdeki hatalarına daha çok vurgu yapılması bekleniyor.
Kılıçdaroğlu en son Erdoğan’ı Gülen yapılanmasıyla geçmişteki ilişkileri üzerinden de eleştirerek “Sen değil misin FETÖ’yü besleyip büyüten? ‘Ne olursun, yalvarıyorum, geri dön’ diyen sen değil misin? Onunla el ele verip şanlı silahlı kuvvetlere kumpas kuran? Buradan ilan ediyorum. Ben hiçbir zaman Mehmetçiğimize kumpas kuranlarla yan yana durmadım. Asla durmayacağım” ifadelerini kullanmıştı.
Aynı zamanda Millet İttifakı’nın ilk tur öncesinde kamuoyuna bu seçimin “bir sistem seçimi” olduğunu iyi anlatamadığını, seçimin daha çok sanki iki aday Erdoğan’a karşılık Kılıçdaroğlu gibi sunulmasının da yanlış olduğu tespiti yapılarak bundan sonra oylamanın iki sistem arasındaki bir referandum olacağının üstünde daha çok durulacağı belirtiliyor.
Bunun ilk örneğini Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu verdi. Davutoğlu yayınladığı video mesajla “Önümüzdeki seçim gerçekten bir seçim mi yoksa bir yol ayrımında yapılan bir referandum mu? Bu 10-11 günde hepimiz bir kere daha düşünmekte sorumluyuz. Gelecek nesillere borcumuz bu” demiş ve sistemin kötü yönlerini özetlemişti.
İlk tur öncesinde yapılan belli başlı bazı hatalar şöyle sıralanıyor:
“Altılı masa arasındaki uyumun geç yakalanması, adayın kim olacağı ile ilgili ittifak içinde iyi bir istişare mekanizması kurulmaması, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 3 Mart’ta masadan kalkması ve o sırada sarfettiği sözler, liderlerin partilerini büyütme çabasına girerek ortak listeler konusunda isteksiz olması ve sonucunda parlamento seçimlerinin kaybedilmesi, parti teşkilatlarının iyi çalışmaması ve Cumhur İttifakı’nın medya egemenliğine karşı mücadele için kapı kapı dolaşılmaması, muhalefete yakın medyanın ve bu medya içindeki bazı isimlerin iticiliği nedeniyle karşı kamptaki seçmenlerin daha da Erdoğan’a yaklaşması, HDP’li bazı isimlerin yaptığı sivri açıklamalar, HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tweet trafiğini normalden fazla yapması, İttifak’ın iletişim stratejisinin altılı masa döneminden başlayarak iyi oturtulamaması.”
İkinci tura nasıl gidilecek?
Millet İttifakı’nın zorlanacağı en önemli alan Meclis çoğunluğunun Cumhur İttifakı’nda olması görülüyor. Cumhur İttifakı’nın “yasama ve yürütme arasında uyum ve istikrarın önemli olduğu” vurgusu yapması beklenirken buna karşılık Millet İttifakı’nın iki erki de eline geçiren bir iktidar yerine yasama ile yürütme arasında dengenin kurulacağı bir yönetimin daha iyi olacağı anlatılacak.
Seçimden önce Millet İttifakı üyelerinin yapılan ortak mitinglerde hepsinin teker teker konuşması ve bir liderin ağırlığının hissedilememesinin de seçmenlerde ters etki yaptığı düşünülüyor. Cumhur İttifakı’nın da çok parçalı olduğunu ama orada Erdoğan’ın ağırlığının çok net şekilde görüldüğü ve bunun seçmende güven duygusu uyandırdığı belirtilerek buna karşılık Millet İttifakı’nın kendi içinde hayalini kurduğu istişare kültürünün halkta karşılık bulmadığı kaydediliyor.
Bu nedenle ikinci tura giderken Millet İttifakı liderlerinin hepsinin uzun konuşmalar yaptığı ortak miting düşünülmüyor.
Erdoğan’ın daha yumuşak dili inandırıcı olur mu?
Cumhur İttifakı cephesinde ise Millet İttifakı’nın tersi bir durum söz konusu.
İlk turda negatif kampanya sürdüren, montajlanmış videolarla Millet İttifakı’nı “terör örgütü PKK ile ilişkilendiren, LGBT’lilere karşı nefret söylemi” kullanan Cumhur İttifakı’nın ikinci tur öncesinde daha yumuşak bir dil kullanmaya çalıştığı gözleniyor.
Bu kapsamda ikinci tura kadar Cumhur İttifakı’nın görece mutedil isimlerinin daha görünür olması, karşı kampta sevilmeyen isimlerin ise biraz geri planda tutulması düşünülüyor.
Erdoğan’ın da 14 Mayıs sonrasında yaptığı açıklamalarda son aylardakinden farklı şekilde daha ılımlı bir dil kullandığı görülüyor.
Bu arada kamuoyunda çok tepki çeken HÜDA PAR’ın ikinci tura kadar ortalarda çok görünmemesi de planlanıyor. CHP’li Özgür Özel birkaç gün önce yaptığı açıklamada HÜDA PAR’lı vekillerin yemin etmesi sırasında herhangi bir kriz yaşanmaması için YSK’ye baskı yapıldığını ve yemin töreninin ikinci tur seçimlerinden sonraya bırakılmaya çalışıldığını belirtmişti.
İkinci turda seçmenler fikir değiştirir mi?
Farklı ülkelerde iki turlu yapılan seçimlerde ilk turda önde olan adayın ikinci turda yüzde 85 oranında ipi göğüslediğinin görüldüğü belirtiliyor.
İki İttifakın kampanya söylemlerini değiştirmesinin ardından ise tarafların önünde 28 Mayıs’a kadar bir hafta gibi çok az bir zaman bulunuyor.
Pek çok seçmen için sandığa gitme motivasyonu kalmadığı ama bunun her iki blok için de geçerli olduğunu belirten uzmanlar, bu nedenle seçmenini sandığa daha çok motive eden tarafın kazanma şansının daha yüksek olduğu belirtiliyor. Bunun yanı sıra sandığa ilk turda gitmeyenlerin de ikna edilip edilemeyeceği merak konusu.
14 Mayıs’ta seçimlere yurtiçi katılım oranı yüzde 88,92 yurtdışında ise yüzde 52,69 oldu. İkinci turda bu katılım oranının muhtemelen düşmesi beklenirken, ittifaklar arasında oy geçişinin olmasına ise zaman darlığının da etkisiyle çok ihtimal verilmiyor.